Cuma, Ocak 3

‘100 yıl öncesine gittim ve orada kaldım’

Bu bizim ilk röportajımız. Hem enerjik hem neşeli hem de onurlu. Renkli gözleri ve dalgalı saçlarıyla doğal bir güzelliğe sahip. Oyunculuğa odaklananlardan biri… Şöyle diyor: “Benim sevdiğim oyunculuk tarzı insani değil, hayvani içgüdülerle yapılıyor.” Eşi Mert Kılıç’ı 12 yıldır tanıyorlar ve 10 yıldır evliler. Ama sevgisi her zaman artmaya devam ediyor ve ondan bahsederken gözleri parlıyor. Aslıhan Güner’le başlayalım sohbetimize…

‘Zübeyde Hanım’ rolü nasıl ortaya çıktı?

Müdürüm aradı, Atatürk’ün annesinin hayatının filme alınacağını söyledi. Yöneticim ve yapım ekibi bu rolü kesinlikle oynamam gerektiği konusunda hemfikirdi. İnanılmaz mutlu oldum. Atatürk hakkında pek çok film yapıldı ama annesinin hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Okul kitaplarında okuduğumuz kadar bilgimiz vardı. Bu nedenle bana çok değerli göründü.

Role nasıl hazırlandınız?

Rol alınca Aslıhan’ı unutuyorum. Oynadığım karakterin nasıl yürüdüğünü, bardağı nasıl tuttuğunu, nasıl ağladığını, nasıl güldüğünü, her şeyi detaylı bir şekilde hazırlamayı seviyorum. Yani benim beğendiğim oyunculuk tarzı insani değil, hayvani içgüdülerle yapılan bir oyunculuk.

Bu nasıl oluyor?

Hiçbir kontrol ya da yapı olmaksızın kendinizi tamamen o duyguya bırakacağınız eyleme geçmek. Bunu duyar duymaz “Evet, doğru yoldayım” derim. Aynı şey “Zübeyde”nin başına da geldi. O zamanlara dair neredeyse hiçbir bilgi yoktu. Ancak ölümünden sonra çevresindekilerin yorumları yazıya geçirildi. Bunları içeren beş kitap okudum. Zübeyde Hanım’ın nasıl yürüdüğünü kitaplar anlatmıyor ama mesela Atatürk’le ilgili söylediği bir söz var, “Sarı Paşa”, onu kalbimden süzdüm, ruhumla birleştirdim. Oynarken çok sevdim, çok şey anladım ve kalbime tamamen güvendim.

Aslıhan Güner, ‘Zübeyde’ rolüyle ilgili şunları söylüyor: “Oynarken çok sevdim, çok anladım ve kalbime tamamen güvendim.”

Bu rolün en zor kısmı neydi?

Hangi devletin kurucusunun annesi bu şekilde anılıyor? Ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulurken annesinin Mustafa Kemal Atatürk üzerinde ne kadar etkili olduğunu görüyoruz. Bir Türk kadınının ve annesinin gücünü gösteren bir film bu. Aslında bir annenin hikayesi. Oğluna destek olan çok güçlü ve kurnazdır; Eşini ve 4 çocuğunu kaybeden kadın. Çok acı çekti ama tavrını asla değiştirmedi.

Bu rol büyük bir sorumluluk, hiç zorluk yaşadınız mı?

Hazırlık sürecinde ve çekimlerin son gününe kadar heyecanım hiç azalmadı. Bu işimin en sevdiğim kısmı. Bir yandan heyecanla karışık kaygı ve karın ağrısı yaşarken diğer yandan mutluluk ve merakla kendimi karakterin kollarına atıyorum. Zübeyde Hanım’da bu en üst düzeydeydi. 100 yıl geriye gittim ve orada kaldım. Yirmili yaşlarından ölümüne kadar olan dönemi canlandırdım ve bu değişimi adım adım yaşamak bir oyuncu olarak benim için çok değerli.

O yaşlara nasıl hazırlandınız?

70. yaş günü için yurt dışından makyaj sanatçılarından ve özel malzemelerden oluşan özel bir ekip geldi. Makyajımın uygulanması 4-5 saat, çıkarılması 2 saat sürdü.

Önemli bir rol. Eleştiriye açık mısınız?

Baskı var ama bu benim oyuncu olarak yirminci yılım, 16 yaşında başladım bu işe. Olumlu eleştirilerle kendimi şımartmamayı, olumsuz eleştirilerle kendimi rahatsız etmemeyi öğrendim. Önemli olan benim iç dengem. İnanılmaz derecede çalışkanım, çok disiplinliyim ve elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Ben de bu işte bunu yaptım.

Bir anneyi canlandırıyorsun, anne olma planın var mı?

17 yaşımdayken bile anne rolünü oynadım. Açıkçası 19 yaşımdayken keşke daha çok anne olabilseydim. Bilinçlendikçe insan yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu daha iyi anladım. Elbette eşim ve ben bunu istiyoruz ama yalan söylemeyeceğim, korkuyorum. Dediğim gibi role o kadar bağlandım ki… Atatürk’le buluştuğumuz bir sahne var, orada kalbim kırıldı. Kalbimi elimde hissettim ve onu Alican’a (Yücesoy) vermek istedim. Orada anne oldum. O kaygılar, korkular, çocuğunuza olan sevginizin büyüklüğü… Bunları ne kadar anlarsanız o kadar korkuya kapılıyorsunuz.

Hiç bir karaktere girip çıkamayacağınızı hissettiniz mi?

Zübeyde Hanım rolünden 1-2 ay çıkamadım.

Gibi?

Yaklaşık iki aydır vücut ağrılarım vardı. Karakterimi sette, sahnelerde ve çekim aralarında hiç bırakmadığım için karakterimin konumunu yaşadım. Örneğin; Hamilelik ve yaşlılık döneminde farklı bir vücut duruşuna sahip olmak, yürümek ve oturmak zorunda kaldı. Ağrı bu yüzden oluştu. Roldeyken anlayamadığım ama sonradan hissettiğim bu ağrılar, duruşumun kötü olmasından kaynaklandığı için kısa süreli fizik tedavi ve spor eğitimi gerektirdi.

Başka ne yaşadın?

Yaşlı insanları canlandırırken yemin ederim sahnede yürürken avuçlarımda bir acı bile hissettim. Gerçekten o yaşa geldim ve yaşlandım. Dizlerimin titrediğini biliyorum ve ayakta titreyerek oynuyorum.

Tene değil hayata dokunduk

Eşi Mert Kılıç’la…

Eşiniz Mert Kılıç da oyuncu. 10 yıl önce bir dizide tanıştınız. Dizi aşkınız mıydı?

Bu dizi aşkıydı. İkimiz de “Bir aktörle evlenmeyeceğiz” dedik.

Ne değişti?

Birbirimize çok farklı yerlerden sarıldık, tenimizle değil ruhlarımızla birbirimize dokunduk. Bu ruhların teması önce güzel bir dostluğa, sonra da hayat arkadaşlığına dönüştü.

Birbirinizi 12 yıldır tanıyorsunuz. Aşkınız devam ediyor mu?

Aslında öyle, iki gün önce kocama şöyle dedim: “Seni nasıl hala bu kadar çok sevebiliyorum, ne kadar aşığım ve bu bana nasıl yetmiyor!” Yemin ederim sanki iki yıldır evliyim. İçimde bir şeyler köpürüyor ve yetmiyor, gerçekten sarılmak, dokunmak istiyorum…

Sizce bunun sırrı nedir?

İlk aşama, kaderin sizi doğru kişiyle buluşturduğu zamandır. İkinci adım doğru bir temel oluşturmaktır. Aslında tüm ikili ilişkilerde durum böyle ama sevgilimiz için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Aşk hayattaki nefesimizdir. Ve kendinize benzeyen ve iyi anlaştığınız biriyle kendinizi bulduğunuzda, sizi bir kaşınızdan, bir gözünüzle anlamaya başlarlar çünkü siz de aynı maddeden yapılmışsınız. Biz tam olarak Mert gibi değiliz. O çok daha dışa dönük ve sosyal, ben ise daha içe dönük ve yalnızım. Bu benim dışarıya bakan yüzüm. Ve bir denge yaratalım.

Ben Jonfi değilim, olmak istemiyorum

16 yaşından beri oyuncusunuz, çok kaliteli dizi ve filmleriniz var. Peki, olmak istediğin yerde misin?

Doğru yolda olduğuma kesinlikle inanıyorum. Çünkü yolum çok uzun. Hızla parlayıp solmaya mahkum bir stile sahip olmak istemiyorum. Daha yapacak çok rolüm ve yapacak çok işim var. Ve bunu yaparken ayaklarım yere basarak, öğrenerek ve kendime güvenerek yavaş yavaş ilerlemek istedim. Parlamanın, önde olmanın psikolojisi de çok ağır. Bugün baktığımızda oyunculukta nirvanaya ulaşmadan çok ünlü olanlar var, bunu dengelemek çok zor. Dışarıdan çok güzel görünebilir ama içinde o kişinin yaşadığını biliyor. Her zaman ayaklarımın yere basmasını istedim. Benim için en önemlisi insanların “Aslıhan Güner bu rolü üstlenebilir” demesiydi.

Başrol rolüne karşı bir takıntınız var mı?

Ben bir karakter oyuncusuyum, tipik kadın kahraman değilim.

Üniforma derken neyi kastediyorsun?

Topuklu ayakkabı ve şık kıyafetler giymenin oynadığı roller jönfi dediğimiz; Ben değilim ve olmak istemiyorum.

Nereden?

Çünkü saçını, şeklini değiştiren, gerekirse yaşlanan, kilo alan, kilo veren, çirkinleşen ve kendimi çok özgür hisseden biri olmayı seviyorum. Formalı bir oyuncu olmak benim için korkunç bir şey.

Sizi tanımayan birine kendinizi birkaç kelimeyle anlatmak zorunda kalsanız ne derdiniz?

Bunu kesinlikle söyleyebilirim çünkü bunu psikoloğumla netleştirdim. Eş, kardeş, çocuk, arkadaş, iş olarak kimliklerim var. Hepsinin farklı tavırları, tarzları var. Bir arkadaş olarak sevgimi ve her şeyimi verecek kadar fedakarlık yapıyorum. Kardeşlik ve oğul ilişkisinde hiçbir karşılık beklemeden veririm. Eşimin kimliği benim birçok kimliğimin birleşimi gibidir. Bunların toplamına bakıldığında dürüst, açık sözlü, net, iyi niyetli ve samimi olduğumu söyleyebilirim.

Zorluklar büyük bir motivasyondu

7 yaşımdan beri tiyatro eğitimi alıyorum. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde iletişim sanatları okudum ama bitiremedim. Oyunculuk ve iş söz konusu olduğunda asla arkama bakmadım.

Babam mobilya malzemeleri satıyor, annem ev hanımı. Sanatın annemin genlerinde olduğunu düşünüyorum çünkü çok güzel bir sesi ve iyi bir kalemi var. Beni her zaman tiyatroya ve müzik enstrümanı çalmaya götürürdü.

Uğruna çalıştığınız, uğruna mücadele verdiğiniz hayalinizdeki mesleğe giden yolda zorluklarla karşılaşmak ve ilerleyebilmek benim için büyük bir motivasyon oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

romabet güncel giriş betgar güncel giriş
ekrem abi sitesi